YSS
28.08.2016Yazar: Berhan Berberoğlu

Teknik altyapısının gücünün yanında boğaz köprüleri serüveninin belki de son halkası Yavuz Sultan Selim Köprüsü oldu. Dünyanın başkenti parolası ile çok büyük dertleriyle uğraşan İstanbul´un geleceğini şekillendiren tüm gelişmelerin sonuçlarını 50 yıl sonra bir sonraki nesil görecek. Umalım her şey şehrin iyiliği için olsun. 

Efsane yapının görüntüleriyle sizi başbaşa bırakıyorum. Köprü görüntülerinden sonra Trakya´nın Turizm anlamında unutulmuş Karadeniz Kıyılarında güzel bir tur atacağız.

 

 

 

 

Köprüden sonraki 3. Havalimanı tabelaları bizi Karaburun´a kadar sürükledi. Yol üzerinde çalışmalar devam ediyor ve bu konuda mutlaka azami dikkat kesilmek çok önemli. Hanüz tamamıyla bitmemiş yollarda sürüş güvenliği için hızımızı mutlaka görüşle paralel ayarlayıp ilerlemek çok mühim. İstanbul şehir içinde yapılan asfalt çalışmalarıyla traşlanan TEM ve E5´te ne ile karşılaşacağınızı tahmin etmek çok güç oluyor. Mesela TEM´de yol traşlanmış ancak emniyet şeridi bırakılmış. Bu yüzden keskin seviye farkları oluşmuş. Motorlar için ölümcül tehlikeler barındıran bu hususa lütfen dikkat edelim.

 

 

Aslında hedefimiz Karaburun´dan Ormanlı´ya geçmekti. Ancak Orman Bölge Müdürlüğü halen o güzergahın yolunu kullanıma sunmadıpı için mecburen geri dönmek zorunda kaldık. Durusu Gölü ile Karadeniz´in yanyana geldiği bu eşsiz coğrafyayı nasıl göreceğimiz konusu hep bir muamma. Sanırım motorla olmayacak yürüyerek kaçak bir şekilde ormana girip bu turu yapacağız. Orman Bölge Müdürlüğü de çok haklı. Bu bölge neredeyse çöl kumunu ağaçlandırma projesi olarak hayata geçirilmiş bir yer. 1960 larda yapılan bu proje artık meyveleri vermiş ve koca gövdeli ağaçlar harika manzaralar oluşturmuş.

Çatalca´nın içine kapanık keşfedilmeye değer bir çok noktası var. Bölge olarak çok yakın olduğumuz için hemen hemen her turda bu yolları kullanıyoruz. Ben de her yazıda mutlaka buraları yazıyorum. Her rotada farklı bir güzergah var. Yollara çok hakim olduğumuz için bazen kısa kesip başka parkurlar denediğimiz oluyor. Ben bu rotada size neredeyse tamamını vereceğim. Havanın müsade ettiği bir günde mutlaka bu rotayı tamamlayın. 

 

 

Kısaca rotadan bahsedelim. Karacabey Köyü´nden sonra tamamı orman içinden ilerlediğiniz bir yolsizi bekliyor olacak. Son 2 senedir müthiş yol çalışmaları yapıldı. Yollarımızın yüzde 70´e yakını artık asfalt. Sadece belli noktalarda yol çizgileri eksik, bunlara lütfen dikkat. Onun harici biraz fantezi olması adına mesela Çilingoz sonrası toprak orman yolundan devam etmek zevkli olacaktır. Yani hazır Yalıköy - Çilingoz arasını efsane bir asfaltla geçmişken sonrasında biraz toprak yol yapmak hiç fena olmayacak. Eğer sizi zorlayacağını düşünürseniz bir tık daha düşük diğer bir rota daha var. Google haritada Atatürk diye geçer tabelalarda ise Binkılıç´tır orası. Bu taraftan da gayet seri bir şekilde Kıyıköy´e ulaşmış olursunuz.

 

 

Kıyıköy´den rotaya devam ederek geçeceğiniz Kızılağaç, Sivriler, Demirköy rotası muazzam bir tabiata ev sahipliği yapıyor. Bu bölgede ormancıların yoğunluğu güzergahta bir çok sürprizle karşılaşmanıza yol açabilir, özellikle buna dikkat. Onun haricinde yol eski olduğu için kenar mıcırları virajlarda başımızı derde sokabilir, bunu da not alın.

Demirköy İğneada, Demirdökümhanesi ve Dupnisa Mağaralarına sahip harika bir Karadeniz İlçesi. Osmanlı tarihinde çok önemli görevlerde bulunmuş bu kahraman ilçenin merkezinden İğneada iel Dupnisa ayrı yönde 40´ar kilometre uzaklıkta. Dupnisa ve İğneada´yı başka bir yazıda dile getirmiştim. Ona göz atabilirsiniz.
 

Dupnisa - Demirköy :http://www.berhan.net/dupnisa-magarasi.html

Geçen yazılarda Yunanistan sınır çizgisini yazmıştık. Şimdi sıra Bulgar sınırına geldi. Dereköy Hudut Kapısı yolu her motor sürücüsünün mutlaka yapması gerekn bir parkur. Kırklareli´nden 42 kilometre uzaklıktaki hudut kapısına iki üç defa gidip gelmek içten bile değil. Müthiş bir zemin harika virajlar Marmaris-Datça hissiyatı veriyor. Arada böyle bir hasret çekerseniz sadece Dereköy için bu rotayı yapın derim. 

 

 

Dereköy sonrası Edirne´nin yanında yalnızlığa terk edilmiş, ikinci sınıf durumuna düşürülmüş, Demirköy gibi bir değeri varken üzerinde hiç durulmamış bir şehre girdik, Kırklareli. İnternette arama yaptığınızda şehir içiyle ilgili pek bilgi verilmiyor. Kulak asmayın onlara. İstasyon Caddesi, Köftesi ve insanı ile Kırklareli efsane şehirlerden biridir. Bakın mesela şehir merkezinde yer alan Şevket Dingillioğlu Parkı. Rahmetli Şevket Dingillioğlu şehir merkezindeki paha biçilmez arazisini devlete bağışlayarak orada bir park olmasını vasiyet etmiş. Eğer Kırklareli´nde davul ve zurnaya ihtiyacınız olursa düşünmeden oraya gidin, çünkü hepsi orada. Milli Eğitim Müdürlüğü´ne de ev sahipliği yapan parkın altına otopark yapmak isteyen belediye ailenin kesinlikle istememesi ile engellenmiş ve açıkcası bakımsız bir şekilde ortada bırakılmış. Karga pisliğine çözüm için özel sistem bile arıza yapmış. Yani her an üzerinize uğurlu sayılmayacak bir dışkı isabet edebilir. her şeye rağmen güzel hikayesi ve eşsiz muhabbetleri için buraya gidip çay içmek gerekir.

  

 

 

Kırklareli şehir merkezinden Yoğuntaş - Karahamza üzerinden Süloğlu Gölü´ne doğru ilerlerken kendinizi Gaziantep Şanlıurfa arasında seyahet ediyor gibi hissedebilirsiniz. Ülkemin her coğrafya çeşidini barındırması insanda bu hissi uyandırıyor. Güzey Doğu Turu sırasında hissettiğim sonsuz düzlüklere serpiştirilmiş ara tepecikler burada da kendini gösteriyor. İsminin Yoğuntaş olmasından da anlaşılacağı gibi bu bölge halkın deyimiyle yanan taşlarla kaplı. Motor dünyasının en büyük handikapı yolu yakaladın an keyiften durup fotoğraf çekemez hale gelmektir.  Müthiş güzel bir parkurdu o yüzden bir saniye durmak aklıma bile gelmedi. Kofçaz´a gideceğimiz bir gün burayı tekrar geçerek size bol bol fotoğraf çekeceğim, bunun sözünü şimdiden vereyim.

Marmara Ereğlisi´nin kuzeyinde Yeniçiftlik sınırlarında bulunan göle benzeyen Süloğlu Gölü kıyıları tıpkı ikizi gibi bir çok kampcıya kamp alanı oluyor. Buralarda zemin çok garip, en iyi kumsalı kıskandıracak kuma sahip. Gölün kenarına inerken zemine ekstra dikkat etmeniz gerekir.

 

 

Hazır Edirne´ye bu kadar yaklaşmışken ciğer yedikten sonra dönelim dedik ve büyük bir iştahla yemeğimizi yedikten sonra Babaeski, Lüleburgaz üzerinden dönüş yaptık. Lüleburgaz bir sonraki için özel olarak gidip gezilecek yer olarak işaretlendi. Merkezinde bir mola verip rotamızı tamamladık.

İyi seyirler.