2017 Mart Ayı´nının sonu, Nisan Ayı başlangıcında yaptığımız Karadeniz Turu´nun en ideal dönemi yağışların en az olduğu ve havanın nispeten daha çekilir olarak işaretlendiği Ağustos´tur. Motosikletle yapılan turlarda havanın iyi analiz edilmesi hayati önem taşır. Mutlaka ve mutlaka hava şartları göz önünde bulundurularak ekipmanlar ayarlanmalıdır. Ayrıca hava şartlarının fiziksel olarak zorlayıcı olacağı unutulmamalıdır.
Doğal olarak memleket ziyaretleri diğer turlara hiç benzemiyor, coğrafya hakim olma isteği, tüm detaylarıyla her noktayı gezme isteği çok ağır basıyor. Ancak akraba eş dost ziyaretleri ile hava muhalefetleri bu konuya en büyük düşman etkenler. Bu yüzden her fırsatta bir kaç noktayı daha ekleyip, yıllar içerisinde tüm mevsimlerde gezilecek her yeri tamamlamak gezgin mantığına daha uygun olacaktır. Anne tarafımın köy evi ve bahçesi ile geziye başlayabiliriz.
Akraba eş dost ziyaretlerinin ertesi günü karla kaplı Kaçkar Dağları´nın izinde Ayder Yaylası, Zil Kale ve Palovit Şelalesi ince turunu yapmak için yola koyulduk. Hava şartlarının önemi burada bir kez daha vurgulanmalı. Lastik havanızdan sürüş stilinize kadar her unsur tabiatın izin verdiği ölçüyle paralel olmalıdır. Tamam bu kadar akıl öğretmenin yeri ve zamanı değil. Biz biraz gezinelim. :)
Çamlıhemşin´den ikiye ayrılan yolun solu sizi Ayder Turistik Yaylasına ve eğer şartlar uygunsa yaylanın kendisine çıkarabilir. Zemin turistik alana kadar gayet başarılı, ancak yaylaya çıkmak için doğru zamanı yakalamak çok önemli.
Ayder sonrası Çamlıhemşin´e kadar mecburi bir geri dönüş söz konusu, biraz önce soldan girdiğimiz yolun sağından Fırtına Deresi kılavuzluğunda yolumuza devam ediyoruz. Bu yol bizi Zil Kale´ye Palovit Şelalesi´ne Şenköy´e ve hatta Verneçik Yaylası´na kadar götürüyor. Fırtına Deresi rehberliğindeki bu güzergahta en çok dikkat çeken konu doğal olarak dere üzerine tarih boyunca yapılan köprüler. İpek Yolu´nun kuzeye Gürcistana´a ulaşan bu tarihi rotada yer alan kaleler, köprüler ve yerleşim yerlerinden kale olarak Zil Kale dimdik ayaktave bir çok köprü halen zamana kafa tutarak varlığını sürdürüyor.
Politik konular pek ilgimi çekmez açıkçası. Ancak konu Karadeniz ve yaylalar olunca hassasiyetim biraz artıyor. Fırtına Deresi üzerinde yer alan bazı yapıların çirkinliğine karışan çöp dağları ve moloz yığınları gerçekten çok rahatsız edici. Tüm Karadeniz´i birleştirecek yayla yollarına olan tepkilerin ve HES´lerle yapılan mücadelelerin anlamını yitirdiği bu bakımsızlığın suçlusu bence turistler değil, orada yaşayan yeni nesller. Yayla yollarındaki titizlik ve yapım şekli beni ikna etti açıkcası. Zil Kale´ye kadar olan kısmın elle adım adım dizilerek yapılması, yolun aslına uygun dizayn edilmesi gerçekten etkileyici. Evet yolun geldiği yere verdiği olumsuz etkileri hepimizin malumu. Bunun etkilerin azaltmak bizim elimizde, turistik gezilerimizde bu durumu göz önünde bulundurarak hareket etmek çok önemli. Tıpkı led tvlerimize tabletlerimize telefonlarımıza uydularımıza yetiştirmeye zorlandığımız elektrik ihtiyaçlarını gidermek için kullanılan hesler gibi. Tamam heslerin mantıksız olanlarına tekme tokat karşıyız ama lüzumsuz elektrik tüketmelerimize olan tepkisizliğimize de karşıyız.
Konu biraz dağıldı kusura bakmayın, Kaçkar Dağları, Zil Kale, Palovit Şelalesi, Şenyuva Köyü ve Mikron Köprüsü..
Rize ziyaretimiz defalarca kez tekrarlanacağı için vedalaşmaya ihtiyacımız yok. Ayder´den yola çıkarak Karadeniz kıyısından ayrılmadan Ağva´ya Şile´ye kadar ulaşma istemizi göz önünde bulundurarak yola koyulduk. Bu kesinlikle benim fikrim Samsun - Trabzon arasında seyahat etmemek için ne gerekirse yaparım. Sahil şeridindeki inanılmaz yol uygulamalarına karışan sonsuz sayıdaki radar insanı gerçekten çileden çıkarıyor. Hele motosikletle seyahat ediyorsanız, hız dikkatiniz daha fazla olmalıdır unutmayın.
Rize´den Sinop´a kadar olan bölgeyi ışık hızıyla geçip, asıl istediğimiz parkura doğru yol aldıktan sonra Sinop Merkezi´nden Hamsilos Tabiat Parkı´na doğru ilerlemek ve İnceburun´a geçmek için kullandığmız rota gayet keyifliydi. Bu rotayı imkan buldukça tekrar tekrar yapmak isterim. Sayfanın en altında google mapste rotanın izi var. Göz atmanıızı tavsiye ederim.
Türkiye´nin en kuzey ucu ziyaretimiz ardından sağımızdan denizi hiç bırakmadan kıyı şeridinden yolumuza devam ederek Abana´ya kadar ulaştık. Yer yer çalışmalar var bu güzergah üzerinde. Karadeniz otobanı çalışmalarının yoğun olarak devam etmesi sebebiyle özelikle uyarıcı tabelalara azami dikkat etmek gerekir. Abana Cide arası, Küre Dağlarının sahil sırtları ve Bartın´a ulaşana kadar olan kısım gerçekten efsane bir rota. hem sürüş keyfi hem şartların zorlukları buna eklenen saatlik 33 km hız ortalaması neredeyse 6 saatlik bir mücadeleye neden oluyor. Bizi gece sürüşü yapmak zorunda bırakan Cide esnafına ve otellerine buradan şükranlarımı sunuyorum. Cide´nin doğal güzelliklerine yakışmayacak hesap nezaketleri! ve fiyat politikaları! yüzünden benim için Cide bitmiştir.
Karadeniz Ereğlisi Akçakoca yolu üzerindeki devasa gemilerin neden orada çürümeye bırakıldıklarını düşünerek geçen kilometreler sonunda Şile Ağva´ya kadar tüm kıyı şeridini tamamlamanın keyfi paha biçilmezdi. Açıkcası Trakya Bölgesi´nin Karadeniz kıyılarını defalarca gezmiş biri olarak her noktasını ayrı ayrı çok sevdiğimi ve her seferinde farklı keyifler aldığımı belirtmem gerekiyor. İstanbul motosiklet kullanıcılarının Şile - Ağva saplantılarından kurtulup, Trakya´nın Karadeniz kıyılarını es geçmemelerini tavsiye ederim.